Gelmesi Dünyaya Özel İlahi Sözleri
Hep kurusun cânı yakan türlü zulüm felsefesi,
Lutfediversin Yaratan, essin o Îsâ nefesi.
Gelmesi dünyâya özel; ölmeden ayrılması sır,
Hikmet-i Mevlâ ne güzel ! hak yere hâin asılır,
Bitti vazifen diyerek, ref’ederek aldı Hudâ.
Bekleyecek mahşere dek, mevkii dördüncü semâ,
Sırlı hadislerde haber; Hazret-i Îsâ inecek,
El ele Mehdi’yle sefer; fitne-i Deccal sönecek.
Hazret-i Îsâ buyurur: Hak sözü benzer tohuma,
Taşlara düşmüşse kurur; benzer o mevtâ doğuma.
Yollara düşmüşse tohum, kuşların ancak yemidir,
Toprağa bir düşse tohum, tâneye yüz tâne verir!.
Böylece ardınca yiter, Rabbinin indirdiği söz,
Bâzı kasıt, bâzı kader, git gide tahrif olur öz.
Bak ne kalır eğretiden; tanrı “baba” elçi oğul,
Din mi olur iğretiden? bir Tek’e sığmaz ki çoğul.
Hazret-i Îsâ mı, hayır! çarmıha gerdikleri: din,
Haç neye sembol yapılır? şanlı Hilâl karşıtı kin,
Övgünün ifrâtı, zulüm, akla ziyandır, tabudur,
Hakkını vermekse meram; “kul ve Rasûl” zirve budur.
Âdem’e hammadde, çamur; anne-peder yoktu bütün,
Herkese bir damla sudur; Hazret-i Îsâ’ya da: Kün.
Kudreti gösterdi o şah, Hakk’ın “Ol” emriydi o ruh,
Bâzısı zannetti ilâh, yok sayıyor bâzı güruh.
Sırrı nedir, kimdi o kim? bilmeyi isterse kişi,
Söyledi Kur’ân’ı Kerim, doğruca anlattı işi,
İncil’i, Kur’ân çıkarır, karmakarış dağdağadan,
Sırrı çözen, Hakk’a varır: Gönderen Allah’a inan.
Ümmeti düşmüş ne yazık, türlü dalâlet içine,
Kan boyanır haçlı kazık; dâvet, adâvet içine,
Onların ıslâhı için yalvaralım her birimiz.
Hazret-i Îsâ da bizim bir Yüce Peygamberimiz,
Tâlihi Nasrâniyet’in, nusret-i İslâm iledir,
Nusreti İslâmiyet’in belki bu ikrâm iledir.
Deccali doktor sanıyor, kör, kötürüm, hasta cihan,
Baksana Tâlî, yanıyor, şüphesiz âhir bu zaman.
Hep kurusun cânı yakan türlü zulüm felsefesi,
Lutfediversin Yaratan, essin o Îsâ nefesi.